Gülelim
Her yörede olduğu gibi köyümüzde de kız isteme merasimlerinin zaman zaman sıkıntılı bir seyir izlediği bilinir. Ve yine her yörede olduğu gibi köyümüzde de "kız tarafı naz tarafı" gerceği vardır.
Yine böyle bir meclis oluşmuş. Kız ve oğlan tarafının aileleriyle çağırılan hatırlı kişilerden oluşan meclisin görüşmeleri uzamış, bir karara varmak sabah namazı vaktine yakın bir zamana kadar sürmüştü. Meclis dağılmış herkes evine gitmişti. Köyün dışında gelen akrabalardan birkaçı köyde yaşayan akrabalardan birinin evine geçip yatmışlar. Tabi bunlar biraz da saygın kişiler. Öyle dini bütün diyebileceğimiz insanlar. Kız evindeki tartışma sabaha yakın bir zamana kadar sürdüğünden uykusuz kalmışlar ve sabah namazına kalkamamışlardı. Evin sahibi yaşlı hacı amca, sabah namazı vakti kalkmış namazı kılmış ve yatmıştı.
Gün iyiden iyiye yükselmiş kuşluk vakti gelmişti. Fakat misafirler hala kalkmamıştı. İhtiyar misafirlerin odasına girmiş ve "Ula gahın ne yatıyınız? Namazınızı gılın gün öğlen oldu" demiş. Misafirlerle aynı odada yatan evin oğlu, şöyle kafasını yastıktan kaldırıp babasına bakmış "Ya baba emmiyin oğlu işi uzattı sahaba doğru eve geldik uyhusuz galdıh onun yüzünden namaza da gahamadıh" demiş. İhtiyar amca "Heç olur mu eyle... Bah ahan şurada bir guş var ""Haak!... Haak!..."" diye ötüyü. Siz niye namaza gahmıyınız" demiş. Ev sahibi oğlan bakmışki mevzu uzayacak. Misafirler de bundan rahatsız olacak mevzuyu kesmek için yine başını yastıkdan kaldırmış ve babasına "Ya baba eyle bir laf ettin ki şimdi. Belki guşun ötüşü odur ..mina goyum biz ne bilek. Bırah adamlar uyusun" demiş.
&&&
Kadın: Buyur dayı. Demiş..
Bizimki: Gız bacı görüyorsun havayı... bu havada yola gitmek imkansız.. donmak üzereyim... eğer izin verirseniz evinize Tanrı misafiri olmak istiyorum. Demiş.
Kadın: Uy aman dayııı lafı mı olur... buyur gel. Demiş.
İçeri geçmişler... Karanlık denebilecek kadar loş bir avluya girmişler.... Kadın ocak başını göstermiş ve:
-Geç dayı ben şu ekmeği pişireyim sen de şuracıkta ısın. demiş
Neyse bir süre sonra adamın gözleri içeriye alışmış ve etrafını yavaş yavaş görmeye başlamış... Birden ne görsün... Oturduğu ocağın bir tarafında da hemen hemen kendi yaşlarında bir adam, kafasını önüne eğmiş bütün bedeniyle sarsıla sarsıla ama sesini hiç çıkarmadan ağlıyor..
Bizimki: -Gız bacı bu adam kim? ne oldu? bu adam niye ağlıyı, bir hısımınız filan mı öldü? der
Kadın: Yok dayı... Şükür öyle bir şey yok.. Bu gördüğün adam benim kocam. Sabah biraz dövdüm de... onun için ağlıyor. demiş.
Bizimki, bu evde kadının hükmünün geçtiğini anlamış ve:
-Dayımın oğluna bah... Gene senin avrat iyiymiş valla... Bizimkiler bizi dövdükleri gibi ağlamamıza da izin vermezler... Bah ne güzel, hic olmazsa senin ağlamana kimse bir sey demiyi. Demiş.
Bu lafın üzerine kadın, kenarda çökelik kazanının içinde çıkardığı çömçenin ucunu adamın kafasına yavaşça vurarak...
-Dayı bu nazlı nazlı... demiş
&&&
1960'lı yıllar... Köyümüzde imam olmadığından az-buçuk namazı kıldırabileceğini düşünen biri; İl Müftülüğü'ne giderek "Cuma Namazı Kıldırabilir" diye bir belge alır.
Fakat belgeyi alan kişi, pek de öyle Cuma namazı kıldırabilecek kapasitede biri değildir. Elinde belgesi olduğu için ciddi manada itiraz eden de olmaz. Adam bir-iki Cuma namazı kıldırır, ancak yaptığı hatalar sıradan insanların bile dikkatini çeker...
Günlerden yine bir Cuma günü ve insanlar Cuma namazı için hazırlık yapmaktadır. Köylülerimizden biri çeşmede abdestini alır ve pardüsosu sırtında çeşmeden Saylar'a doğru yavaş yavaş yürümektedir... Bu arada bir kişi de Küşanların damının üzerinde bacaklarının üzerine tünemiş Lüle (pipo) içmektedir. Çeşmeden gelen, damın üzerindekine;
"Gardaş kıyamet kopsa... Allah, bütün köylüler imamlarını önüne katıp mahşer meydanına gelsin dese, biz de bu adama (Cuma'yı kıldıran kişiyi kasdederek) bir sarık bir de cüpe giydirip, arkasına düşüp Mahşer meydanına varıp, "Allahım bu da bizim imamımız" desek, Allah bize ne der acep? der.
Pipo içen kişi çömeldiği dizlerinin üzerine yavaşça doğrulur, geriye doğru gerilir ve öne doğru eğilerek;
"Puuu yüzünüze!.. der"
Demiş.
Fakat belgeyi alan kişi, pek de öyle Cuma namazı kıldırabilecek kapasitede biri değildir. Elinde belgesi olduğu için ciddi manada itiraz eden de olmaz. Adam bir-iki Cuma namazı kıldırır, ancak yaptığı hatalar sıradan insanların bile dikkatini çeker...
Günlerden yine bir Cuma günü ve insanlar Cuma namazı için hazırlık yapmaktadır. Köylülerimizden biri çeşmede abdestini alır ve pardüsosu sırtında çeşmeden Saylar'a doğru yavaş yavaş yürümektedir... Bu arada bir kişi de Küşanların damının üzerinde bacaklarının üzerine tünemiş Lüle (pipo) içmektedir. Çeşmeden gelen, damın üzerindekine;
"Gardaş kıyamet kopsa... Allah, bütün köylüler imamlarını önüne katıp mahşer meydanına gelsin dese, biz de bu adama (Cuma'yı kıldıran kişiyi kasdederek) bir sarık bir de cüpe giydirip, arkasına düşüp Mahşer meydanına varıp, "Allahım bu da bizim imamımız" desek, Allah bize ne der acep? der.
Pipo içen kişi çömeldiği dizlerinin üzerine yavaşça doğrulur, geriye doğru gerilir ve öne doğru eğilerek;
"Puuu yüzünüze!.. der"
Demiş.
&&&
Biliyorsunuz eskiden -eskiden derken evvel zaman içinde, kalbur saman içinde denecek kadar eski değil- köyümüze araç filan pek öyle uğramazdı. İnsanlar temelde tuz ve gazyağı ihtiyacını, hayvanların sırtında şehire kadar götürdükleri odunun satışından elde ettikleri parayla alırlar ve yine hayvanlarla köye getirirlerdi. Bu kısa bilgiden sonra hikayemize geçelim.
Yine köylülerimizden bir kaç kişi, hayvanların sırtına sardıkları odunu şehire getirir, satarlar ve alınması gerekenleri aldıktan sonra köye dönüş yolculuğuna başlarlar. Fakat vakit bir hayli geçmiştir. Öngördükleri zamanda köye kavuşamayacaklarını anlayınca yol üstünde tohma boyunda bir köyde gecelemeye karar verirler. Neyse akşam bir yere misafir olurlar. Yenir içilir ve yatılır, sabah kalkılır. Kahvaltı ve ardından yola çıkmak üzere hazırlıklara başlansa da bu hazırlık bir türlü mümkün olmaz. Çünkü hayvanlar gece bağlandıkları yerde yapılan arpa suyunu (Bira) içmiş ve kafayı bulmuşlar;
"Ula gardaş yola çıhacah emme nerdeeeee! Soyhalar gece o arpa suyundan içmişler. Kafayı bulmuşlar. Bunlara bir zırıltı düştü, yola sohamiyıh, biri yolun bir yanına gidiyi, bir bir yanına gidiy devriliy, Bahtıh olacah gibi deeel , ikindiye gader bekledik accik toplandılar da eyle yola çıhtıh"
&&&
Adam tarlada tapanda çalışmış elleri paramparça. Akşam bir komşusunun davetine icabet etmişti. Abdest alıyordu ki... Munzur komşulardan biri ellerindeki yara-bereyi görmüş ve:
-O la Alsiydi o elleriyin halı ne... el deel sanki iki kermeli (kertenkeleden biraz daha büyük sürüngen) boğuşuyu... demiş.
-O la Alsiydi o elleriyin halı ne... el deel sanki iki kermeli (kertenkeleden biraz daha büyük sürüngen) boğuşuyu... demiş.
&&&
-Ey adam gözledim beni bir it yiye. gurt yemiye de
demiş.
&&&
Malum yakın zamana kadar köyümüze kış aylarında araba gelemezdi. Şehire gidenler Çivril, Elgit, Böğürtlen gibi köylere yürüyerek gider.. buralardan şehre giden araçlarla şehre giderlerdi. Şehire gidenlere şeherci denir köyümüzde. Kış günü.. insanlar pek de öyle yorgun degil yaz ayları gibi. o yüzden hani bir değişik haber, bir değişik laf ararlar. bunu da en kolay şehirden gelenlerde bulurlardı. o yüzden akşam saatlerine doğru köpeklerin havlamasıyla insanlar pencerelere yahut evlerin üzerine çıkıp sağa sola bakınır şehre gidenler mi geliyor acaba diye...
Akşama doğru yine şehercilerin beklenmeye başlandığı sıralarda. Köpekler havlamış... Evin kadını:
-Çocuhlar.. şeherciler ürüyü emme hele bahın itler mi geliyi?
demiş.
-Çocuhlar.. şeherciler ürüyü emme hele bahın itler mi geliyi?
demiş.
&&&
Adam bütün varını yoğunu satıp bir traktor almıştı. Zaten az sayıdaki traktor sahipleri diğer komşuların da işine gidiyorlardı. O da artık bir traktor sahibi idi ve piyasaya da iş yapabilecekti. komşulardan birinin Çuhur mevkiinde içinde sadece bir ağaç olan tarlasına çift sürmeye gitmişti. Fakat acemilikten sen git traktörü tarlanın ortasında tek başına duran ağaca vur...
Tarla sahibi olanları şöyle anlatıyor
Gardaş ne ola. Tarla meşelik. Oğlan acemi. Ne yapa çocuh? Meşenin birini gurtardı... ötee geldi garşısına... onu gurtardı bir ötee geldi... eee bir iki üç... sonunda gurtaramadı gotürüp vurdu moturu...
Gardaş ne ola. Tarla meşelik. Oğlan acemi. Ne yapa çocuh? Meşenin birini gurtardı... ötee geldi garşısına... onu gurtardı bir ötee geldi... eee bir iki üç... sonunda gurtaramadı gotürüp vurdu moturu...
&&&
Bezirdaşı nam mevkide patoza sap veriyorlardı. aile çok kalabalıktı 5-6 kardeş... komşular... çalışmaya başladılar... bir süre sonra kaza bu ya harmanda yangın çıktı... komşular telaş içinde yangını söndürmenin telaşındaydı... kardeşlerden biri:
-Garışman emmoğlu garışman yansın ..na g..um... canımız sağolsun...
diyordu...
Bir diğer kardeş yine aynı şekilde yangını söndürmeye çalışan komşulara kardeşi gibi cümlelerle harmanın yanmasının önemsiz olduğunu söylüyor... komşularına yorulmamaları yönünde laflar ediyordu...
Beri yandan da yangın artık engellemenez hale gelmişti...
Bu arada kardeşlerden biri diğerine:
-Hep senin yuzunden yandı şerefsiz diye çıkışmış...
Bir diğeri ötekine çıkışmış... derken kardeşler birbirine girmişler... Komşular bir yandan yangın ı söndürmenin telaşı bir yandan kavgaya tutuşan kardeşleri ayırmak için koşuşturuyorken...
Kardeşlerin Babası:
-Değmen gomşular değmen ben onları biliyim. ellemen yesinler birbirlerini...
demiş...
Bu arada kardeşlerden biri diğerine:
-Hep senin yuzunden yandı şerefsiz diye çıkışmış...
Bir diğeri ötekine çıkışmış... derken kardeşler birbirine girmişler... Komşular bir yandan yangın ı söndürmenin telaşı bir yandan kavgaya tutuşan kardeşleri ayırmak için koşuşturuyorken...
Kardeşlerin Babası:
-Değmen gomşular değmen ben onları biliyim. ellemen yesinler birbirlerini...
demiş...
&&&
Kadının keçisi ölmüştü... üzgündü... Keçinin başında ciddi ciddi ağlıyordu. Keçinin ölümü öyle aniden olmuştu ki boğazına bir bıçak vurup etini yemek bile nasip olmamıştı... Kadının bu içler acısı durumunu gören kocası;
"Gız gocan ölmüş deseler bu gader ağlamazsın" demiş...
Bu sırada oradan geçen komşusu:
"Sen ölürsen niye ağlıya la... Senin sütünü mü sağacah sanki... Ellemeki avratcaaz geçisine ağlıya" demiş...
&&&
Köpeğin ısırdığı adamı kuduz olur korkusuyla şehre götürmüşler ve yapılan muayenede ısıran köpeğin de görülmesi gerektiği; köpekte kudus mikrobu varsa ona göre bir tedavi yapılacağı söylenmişti. Uzatmayalım köpeği de getirmişler ve yapılan muayenede kuduz mikrobuna rastlanmayınca köpeği bırakmışlar. Şehir yerde bırakılan köpek, bırakıldığı günün gecesi köye geri gelmiş. Fakat ısırılan şahıs her ihtimale karşı kuduz iğnesi yapılması için birkaç gün hastahanede tutulmuş. Bunun üzerine köpeğin sahibi;
"Gardaş yapılan muayenede bizim köpek temiz çıhmıs goyvurmuşlar. Emme ısırdığı adam temiz çıhmamış demekki onu hastahanada yatırmışlar"
demiş.
"Gardaş yapılan muayenede bizim köpek temiz çıhmıs goyvurmuşlar. Emme ısırdığı adam temiz çıhmamış demekki onu hastahanada yatırmışlar"
demiş.
&&&